İçeriğe geç

Sözleşmeli personel görevlendirilebilir mi ?

Sözleşmeli Personel Görevlendirilebilir mi? Eğitimin Dönüştürücü Gücü Üzerine Pedagojik Bir Bakış

Öğrenme, insanın kendini dönüştürme sürecidir. Bir eğitimci olarak her dersin, her etkileşimin ve her kararın ardında yatan en derin motivasyonun “öğrenmek” olduğuna inanırım. Ancak öğrenme yalnızca öğrencilerle sınırlı değildir; kurumlar, yöneticiler ve öğretmenler de sürekli öğrenme hâlindedir. Bu bağlamda “Sözleşmeli personel görevlendirilebilir mi?” sorusu, sadece bir idari düzenleme meselesi değil, aynı zamanda öğrenme kültürünün nasıl şekillendiğini gösteren pedagojik bir göstergedir.

Pedagojik Çerçevede Sözleşmeli Personelin Rolü

Eğitim sistemlerinde sözleşmeli personel kavramı, genellikle belirli bir süre veya proje kapsamında görev yapan, kadrolu statüde olmayan öğretmenleri ve eğitim çalışanlarını ifade eder. Bu durum, öğrenme ortamında “süreklilik” ve “aidiyet” kavramlarını doğrudan etkiler. Çünkü öğrenme, sadece bilgi aktarımıyla değil; ilişkisel süreklilikle derinleşir.

Bir öğretmenin sınıfa getirdiği enerji, öğrencilerin öğrenmeye yönelik tutumlarını şekillendirir. Ancak sözleşmeli statü, bu enerjiyi kimi zaman belirsizlikle gölgeler. Peki, bir öğretmen kurumunda kendini kalıcı hissetmezse, öğrenciye uzun vadeli bir öğrenme vizyonu nasıl kazandırabilir? İşte bu noktada görevlendirme meselesi, sadece idari bir düzenleme değil, pedagojik bir sorumluluk hâline gelir.

Öğrenme Teorileri Işığında Görevlendirme Meselesi

Klasik Davranışçı teoriye göre, ödül ve ceza sistemleri motivasyonu belirler. Bu bakış açısıyla, sözleşmeli personelin görevlendirilmesi, performansa dayalı bir sistemin uzantısı olarak yorumlanabilir. Ancak Yapılandırmacı teorinin öğrettiği gibi, öğrenme yalnızca dışsal ödüllerle değil, içsel anlam arayışıyla da beslenir. Bu durumda geçici statüdeki bir personelin, öğrenme süreçlerinde kalıcı anlamlar üretmesi zorlaşabilir.

İnsancıl yaklaşım ise durumu daha derinden ele alır. Bu teoriye göre, her birey potansiyelini gerçekleştirmek ister. Sözleşmeli bir öğretmenin potansiyelini gerçekleştirebilmesi için, duygusal güvene ve aidiyet hissine ihtiyacı vardır. Eğer görevlendirme politikaları, bu güveni sarsıyorsa, ortaya çıkan sonuç yalnızca personel memnuniyetsizliği değil; öğrenme ortamının zedelenmesi olur.

Kurumsal Öğrenme ve Adalet Duygusu

Eğitim kurumları da tıpkı bireyler gibi öğrenir. Bu öğrenme süreci, adalet, şeffaflık ve paylaşım ilkeleriyle beslenir. Sözleşmeli personelin görevlendirilmesi, eğer pedagojik gerekçelerle ve eşitlik ilkesine uygun biçimde yapılırsa, kurumsal öğrenmeye katkı sağlar. Ancak keyfi veya bürokratik nedenlerle yapıldığında, hem öğretmenlerin motivasyonu düşer hem de kurumun etik öğrenme kapasitesi zayıflar.

Burada şu soru ortaya çıkar: Eğitim kurumları, personeli “görevlendirilecek bir kaynak” mı yoksa “geliştirilecek bir potansiyel” olarak mı görür? Bu sorunun cevabı, aslında kurumun öğrenme kültürünü tanımlar. Çünkü gerçek pedagojik liderlik, insanı yönetmekten değil, insanı anlamaktan geçer.

Bireysel Öğrenme ve Sözleşmeli Personelin Deneyimi

Sözleşmeli personel, çoğu zaman hem öğrenen hem de öğreten konumundadır. Yeni ortamlara uyum sağlamak, farklı eğitim modellerine adapte olmak, sınıf yönetimi stratejilerini sürekli güncellemek… Bunların her biri bir öğrenme sürecidir. Ancak bu süreçte sürekli yer değiştirme, öğretmenin deneyimsel öğrenmesini parçalı hâle getirebilir.

Öğretmen, kendi öğrenme yolculuğunda “görev verilen” değil, “öğrenmeye davet edilen” bir özne olmalıdır. Eğer görevlendirme, kişisel gelişim fırsatlarıyla desteklenirse; sözleşmeli statü dezavantaj olmaktan çıkar, bir pedagojik fırsata dönüşür. Böylece öğretmenler yalnızca bilgi aktaran değil, dönüşen ve dönüştüren bireyler hâline gelir.

Toplumsal Öğrenme ve Eğitimde Süreklilik

Toplumlar da tıpkı öğrenciler gibi öğrenir. Eğitim sisteminin sürekliliği, yalnızca müfredatla değil, öğretmen istikrarıyla sağlanır. Sözleşmeli personelin sık sık görevlendirilmesi, toplumun eğitim hafızasını zayıflatır. Her yeni öğretmenle birlikte, o okulun kültürel belleği kısmen silinir. Oysa eğitimin kalbi, süreklilikte atar.

Bu noktada şu düşünce sorusu önemlidir: Öğrencilerin yaşamında iz bırakan öğretmenler, istikrarla mı yoksa geçicilikle mi hatırlanır? Bu soruya verilen yanıt, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir öğrenme dersidir.

Sonuç: Öğrenme Kurumlarının Vicdanı

Sözleşmeli personel görevlendirilebilir mi? Evet, mevzuata göre mümkündür. Ancak pedagojik açıdan asıl mesele, bu görevlendirmenin nasıl ve neden yapıldığıdır. Eğer amaç, öğrenme ortamlarını zenginleştirmek, farklı deneyimleri paylaşmak ve eğitimde yeniliği teşvik etmekse, bu süreç bir öğrenme laboratuvarına dönüşebilir. Fakat amaç yalnızca idari boşlukları doldurmaksa, o zaman eğitim sisteminin ruhu zedelenir.

Eğitimin en güçlü yanı, insan unsurudur. Öğretmenler, öğrenciler ve yöneticiler aynı öğrenme zincirinin halkalarıdır. Bu zinciri kıran her uygulama, yalnızca bir statü sorununa değil, bir öğrenme krizine de işaret eder.

Şimdi düşünme sırası sizde: Bir eğitim ortamında siz hangi roldesiniz — görevlendiren mi, görevlendirilen mi, yoksa birlikte öğrenen mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
403 Forbidden

403

Forbidden

Access to this resource on the server is denied!